19 Ocak 2008 Cumartesi

Urartu Baraj ve Sulama

Urartu Baraj ve Sulama
Başkentliğini Van Ovası’nda Tuşpa (bugünkü Van Kalesi) ve Rusahinili’nin (bugünkü Toprakkale) yaptığı Urartu Krallığı, M.Ö.9.-6. yüzyıllar arasında başta Doğu Anadolu olmak üzere, Transkafkasya ve Kuzeybatı İran Bölgelerinde egemenliğini sürdürmüştür. Urartu Kralları tarafından Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaptırılan önemli imar faaliyetleri, Eskiçağ’da bu bölgeye altın çağını yaşatmıştır. Bunların başında baraj, gölet, ve sulama kanalları gelmektedir. Sulama tesislerinin varlığını saptamak amacıyla yapmış olduğumuz yüzey araştırması, 1987 yılından beri kesintisiz olarak devam etmektedir. 13 yıl boyunca saptamış olduğumuz ve şimdilik sayıları 63’ü geçen baraj, gölet ve sulama kanalları, Urartu Krallığı’nın çekirdeğini oluşturan Doğu Anadolu’yu bir “Barajlar Bölgesi” durumuna getirmiştir. Öyle ki Anadolu ve Dünya’nın öteki coğrafi bölgelerinde bu kadar çok barajın varlığına rastlanılmamaktadır. Bundan da önemlisi, yaklaşık olarak 2700-2800 yıldan beri kesintisiz olarak çalışan çok sayıdaki baraj, gölet ve sulama kanalının benzerine, şimdiye kadar ne Anadolu, ne de Dünya’nın öteki ülkelerinde rastlanılmaktadır. Bu yüzden Urartu Krallığı’nı Anadolu ve Eski Önasya Dünyası’nın en büyük “Hidrolik Uygarlığı” olarak adlandırmak yerinde olacaktır.

Bölgedeki ilk sulama tesislerinin Urartu Krallığı döneminde yapılmış olması, Doğu Anadolu Bölgesi için bir dönüm noktası olmuştur. Bu zamana değin Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki toplulukların ekonomik yaşamında hayvan besiciliği ön plan da iken, bundan sonra artık tarımın ön plana geçtiğine tanık olmaktayız. Yani sulamaya dayanan modern tarımın temelleri, ilk kez Urartu Krallığı tarafından atılmıştır. Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaptırılan çok sayıdaki baraj, gölet ve sulama kanalları da, yapılan modern tarımın canlı kanıtını oluşturmaktadır. Günümüzde bile büyük bir hayranlıkla izlenen Urartu Krallığı’na ait baraj, gölet ve sulama kanalları, kendisinden sonra Doğu Anadolu Bölgesi’nde kurulan uygarlıkların söylencelerine ve türkülerine konu olmuştur. Çünkü ne Eskiçağ ve Ortaçağ’da, ne de Yeniçağ’da hiçbir uygarlık Doğu Anadolu Bölgesi’nde Urartu Krallığı’nın yapmış olduğu kadar baraj, gölet ve sulama kanalı inşa etmiştir. Bugüne değin saptadığımız çok sayıdaki Urartu barajı, Doğu Anadolu Bölgesi’nde ırmaklar üzerine yapılan modern barajların ilk örneklerini yansıtmasının yanı sıra, 2800 yıllık baraj inşa tekniğinin tarihsel gelişimini göstermesi açısından da, çok büyük bir önem taşımaktadır.

Urartu Kralları’nın Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaptırdıkları çok sayıdaki baraj, gölet ve sulama kanalları, Eskiçağ’da Hitit ve Assur Krallıkları’nın baraj ve sulama kanalı yapma geleneğini Pers, Hellenistik, Bizans, Ortaçağ ve Osmanlı Devleti dönemine taşımıştır. Yani Anadolu’da sulamaya dayalı modern tarım kültürünün yaygınlaşmasında ve baraj yapma geleneğinin gelişmesinde, Urartu Uygarlığı çok önemli bir köprü görevini üstlenmiştir. Günümüzde Doğu Anadolu Bölgesi’nde Fırat ve Dicle ırmakları üzerine yaptırılan modern barajların ilk örneklerini, 2700 yıl önce Urartu Kralları tarafından küçük çay ve dereler üzerine kurulan barajlar oluşturmaktadır

Doğu Anadolu Bölgesi’nin en zengin su kaynaklarından birini de, Van Ovası’nın doğusunu yarım ay şeklinde çevreleyen 3200 m. yüksekliğindeki Erek Dağı oluşturmaktadır. Urartu Krallığı döneminde Erek Dağı ve eteklerindeki su kaynakları üzerinde toplam 14 adet gölet ve baraj yapılmıştır. Yapılan gölet ve barajların hemen hepsi, Erek Dağı’nın batısından Van Gölü’ne kadar eğimli bir şekilde uzanan yaklaşık 150 km² genişliğindeki Van Ovası’nda yapılan tarımın su gereksinmesini karşılamaktadır. Van Ovası oldukça verimli topraklara sahip olmasına karşın, su yönünden fakirdir. Yapılan barajların en eskisini, Urartu Krallığı’nın kurulmasından önceki döneme ait Bakraçlı ve Harabe Barajları oluşturmaktadır. Bakraçlı Barajı tahrip edilmesine karşın, Harabe Barajının 1.5-2 m. yüksekliğindeki duvarları yıkılmadan günümüze değin özgün biçimini korumuştur. 30x30 cm. büyüklüğündeki savağı, bugüne değin bulunan baraj savaklarının en küçük örneğini oluşturmaktadır. Yalnızca baraj alanının içi toprak ile dolduğu için, son 80 yıldan beri tarla olarak kullanılmaktadır. 1 km. güneyinde bulunan Yoncatepe Kalesi ve nekropolleriyle birlikte Erken Demir Çağı’na tarihlenen Harabe Barajı, Urartu Barajlarının ilk prototipini yansıttığı için çok büyük bir önem taşımaktadır.

Zivistan Köyü yakınlarındaki Azab Göleti, Kral İşpuini (M.Ö.830-810) döneminde kurulmuştur ve Urartu göletlerinin bilinen ilk örneğini yansıtmaktadır. Kevenli ve Yukarı Ömer Gölü, Aşağı Ömer Gölü, Kilise Gölü ve Kadim Barajları, Urartu Kralı Menua (M.Ö.810-786) döneminde yapılmıştır. Rusa (Keşiş Göl) ve Köşebaşı Barajları ile Yakup, Kurubaş ve Sıhke Göletleri de, Kral II.Rusa (M.Ö.685-645) döneminde yapılmıştır. Hatta yapılan baraj ve göletler Van Ovası’nın güney bölümünün su gereksinmesini karşılayamadığı için, Gürpınar Ovası’ndan Van Ovası’nın güneyindeki topraklarda bulunan meyve ve sebze bahçelerinin su gereksinmesini karşılayabilmek için 51 km. uzunluğunda olan ünlü Menua (Semiramis/Şamram) Kanalı yapılmıştır. Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki diğer su kaynakları üzerinde birbiriyle bağıntılı olarak bu kadar çok sulama tesisinin yapılmadığı görülmektedir.

Doğu Anadolu Bölgesi’ni diğer bölgelerden ayıran en önemli coğrafi özelliği, bölgenin deniz seviyesinden oldukça yüksek ve dağlık olmasıdır. Bu iki özellik bölgede yaşayan insanlar üzerinde hayvan besiciliğinin tarımdan daha yaygın bir ekonomik kaynak olmasını gerektirmişse de, Urartu Kralları’nın yaptırmış oldukları sulama tesisleri sayesinde tarım ön plana geçmiştir. Baraj, gölet ve sulama kanallarından alınan sular, küçük ova ve vadilerde yapılan tarıma hayat vermiştir . Ayrıca sulama kanallarının yardımıyla arazi cennete dönüştürülmüştür. Birçok Urartu kalesinde yapılan kazıda ortaya çıkarılan ve her biri 1000 litre yiyecek ve içecek alan yüzlerce büyük küp, yapılan tarımın ne denli modern ve geniş kapsamlı olduğunu göstermektedir. Urartular’ın elde ettikleri tarım ürünleri arasında arpa, buğday, kızılca (kılçıklı) buğday, darı, çavdar, bezelye, nohut, bakla, mercimek ve susam yağı bulunmaktadır. Ancak üzüm bağlarından elde edilen üzümlerden yapılar şaraplar, depolarda çok büyük bir yer tutmaktaydı.

Urartu Krallığı’nın M.Ö.6. yüzyılın başlarında İskitler tarafından yıkılmasından sonra, baraj, gölet ve sulama kanalları Doğu Anadolu Bölgesi’ne gelip yerleşen Ermeniler tarafından olduğu gibi kullanılmaya başlanmıştır. Sulama kanallarının yardımıyla elde edilen tarım ürünlerinin türleri ve benzer yöntemlerle depolandığı konusunda Grek tarihçileri ilginç bilgiler vermektedir. Örneğin tarihin babası sayılan Herodotos, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki üzüm bağlarından elde edilen kaliteli şarabın güneyde Basil kenti pazarlarında satıldığını yazmaktadır. M.Ö. 400 yılında ise Xenophon’un Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki köy konutlarının depolarında biriktirilen şarap, susam yağı ve diğer tarım ürünlerinin türleri konusunda verdiği bilgi, Urartu kalelerinin depolarında ortaya çıkarılan tarım ürünlerinin benzerini oluşturmaktadır.

Yazan: Oktay Belli

Hiç yorum yok: