20 Ocak 2008 Pazar

Simetri ve Asimetri tarihi

Simetri ve Asimetri tarihi Batı dünyasındaki simetri tutkusunun evrensel olduğu bilinen bir husustur. Bu durum özellikle mimaride ve Gotik katedrallerdeki Rönesans stili bahçelerde, Eski Roma�daki kamu yapılarında ve Hellenistik döneme ait tapınaklarda özellikle göze çarpmaktadır. Simetri yalnızca dış görünüşte değil, aynı zamanda tüm planlarda da dikkate alınmıştır. Buna göre; batı stili bir binanın girişinin, her iki tarafta da eşit sayıda pencere ve sütunların ortasında bulunması olağandır. Hatta simetriyi sürdürmek amacıyla ekstrem durumlarda �kör pencereler� dahi kullanılmıştır.

Aynı durum bahçe düzenlemeleri için de geçerliydi. Havuz, taş basamaklar, patika, ağaçlar ve çiçek parterleri de, ortadan geçtiği varsayılan hayali bir aksın çevresinde simetrik biçimde bahçeye dağıtılırdı. Simetri öylesine kabul görmüştü ki, asimetriye kayan her şeyin mevcut tüm doktrinlere karşı geldiği düşünülüyordu. Batı stilinin temsilcisi �formal bahçelerde hayati önem, geometrik ve simetrik düzenlemelere yüklenmişti. İtalyan bahçeleri de simetrik bahçeler kapsamında gelişmiş örneklerdendir. Çeşitli kaynaklar ve tablolardan edinilen bilgilere göre henüz Ortaçağ İtalya�sında, kale ve manastır avlularında ağaçların ve çiçekli Bitkilerin kullanıldığı bahçeler düzenlenmiştir. Elbette bu dönemdeki bahçeler henüz son derece basit ve sadeydi. 13-14�üncü yüzyıllar boyunca aristokratların şehirleri terk edip kalelerinin duvarları dışında villalar inşa etmeleriyle birlikte bahçe sanatında da bir gelişme oldu. Yine de bu bahçeler hala tam anlamıyla �olgunlaşmamıştı�. Ortasında havuzu bulunan, düz yolların kesiştiği dairesel alanlar ve bir veya iki adet kameriyeden öteye geçememiş görünüyorlardı.

15�inci yüzyılda bahçeler mimariyle ilişkili hale gelmeye başladı. Brunellesco (1377-1446) tarafından dizayn edilen taş mimarisindeki oranlar, geometrik bahçe planlarını teşvik etti ve bunun sonucu olarak bahçe sanatında büyük bir atılım yaşandı. 16�ncı yüzyılda bahçe stili, Donato Bramante (1444-1514) tarafından tanıtılan tasarımlara dayanarak, simetri ve perspektifle karakterize edilir hale geldi. Ressam Raffaello Sanzio(1483-1520)�nun üstün yaratıcı kabiliyetinin eseri olan yeni havuz ve teras tasarımları tanıtıldı. Leon Batista Alberti (1404-1472) yaptığı dizaynlarında, bahçenin doğal çevre manzarasıyla bağdaştırılmasının (harmonizing) önemini vurguladı.

İtalyan stili bahçeler Fransa�ya 17�nci yüzyılda girdi ve yörenin iklim ve etnik karakteristikleri ile yoğruldu. Fakat yine de İtalyan stilinin temelinde herhangi bir değişiklik olmadı. Sonunda �Fransız bahçesi� adıyla anılan Fransız stili ortaya çıktı. Bu oluşum sürecinde ünlü bahçe mimarı Le Notre �nin de büyük katkısı olmuştur. Bu tarzın en tipik örneği Palais de Fontain bleau bahçesidir. Fransa o dönemde hem askeri hem de sanatsal yönden Avrupa�nın merkezi konumundaydı. Bu dönemden itibaren Fransız stili, birçok Avrupa ülkesi için bir model teşkil etmiştir. Fransız stilinin tesirlerinin görüldüğü örneklerden ikisi; Almanya�daki Stadtschlossam Potsdam bahçesi ve Viyana�daki Schönbrunn�dur. Bir başka deyişle bu iki örnek ve benzerleri, Fransız bahçesinin birer �imitasyonu� niteliğindedirler.

Simetrideki güzellik Avrupa�da Eski Yunanlılar tarafından çok daha evvelden farkedilmişti. Fakat elimizde Hellen periyodunda simetriye dair kesin bilgiler bulunmaması sebebiyle bu konuda net bir görüş öne sürmek mümkün değildir. M.Ö. 1�inci yüzyılda yaşamış ünlü mimar Marcus Vitruvius �De Architectura Libri Decem� adlı kitabında simetriden şöyle bahsetmektedir: �Simetri; mimarinin, herbiri bütünle orantılı paya sahip parçalarının harmonisidir.�

Bu açıklamaya göre simetri, bir aksın iki tarafında aksa eşit uzaklıklarda bulunan noktalar ya da figürlerden ibaret değildir. Daha çok estetik oran ve bütünlük ilkeleri üzerine kurulmuş bir teoridir. Genel bir konsepte dayanan ve �aksiyel simetri�den ibaret olan simetri anlayışı, zaman içerisinde olumlu yönde sürekli bir değişime uğramıştır

Bu genel konsepte ulaşılmasının pek çok sebebi vardır. Bunlar içerisinde şüphesiz en önemlisi mimari konstrüksüyon özellikleridir. Avrupa�daki yapılar yaygın olarak taş veya tuğla kullanılarak inşa edilmişlerdir. Bu açıdan bakıldığında duvarlar yapısal elemanlardır ve büyük ölçekli binalarda dinamik dayanma noktalarını sağda ve solda aynı şekilli duvarlara dağıtmak ve bu şekilde binayı desteklemek esastır. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı Avrupa�da, Roma kamu binaları , Gotik katedraller ve Rönesans saraylarında görüldüğü üzere, simetri yaygın bir �kural� haline gelmiştir. Tüm bu binalar, bir sanat prensibi olarak simetriye göre yapılmışlardır.

Fakat zaman içerisinde bu prensip önemini yitirmeye başladı. Simetrik ve geometrik dizayn değişimlerden geçti ve 17�nci yüzyılda İngiltere�de, Fransız stiline ve formal düzenlemelere karşı hareketler başladı. İnsanlar, doğanın bozulmamış orijinal niteliklerine ulaşmak için çalışmalar başlattılar. Bu, insanların özgürlüğü hissedebilme arzularına dayanıyordu. İnsan yapımı simetrik ve geometrik düzenlemelerden vazgeçildi ve tabiatın doğal formuna yönelim başladı

Böylece William Kent (1685-1748) önderliğinde İngiliz stili bahçe doğdu. Kent�in idealine göre havuzun şekli informal olmalı, ağaçlar doğal formlarında gelişmeli ve sular tıpkı dereler gibi şırıldamalıydı. (...)

Kaynak : Osamu MORI �Typical Japanese Gardens�, Tokyo, 1962

Derleme : Berfu Karaman / İ.Ü-Peyzaj Mimarı

Hiç yorum yok: