20 Ocak 2008 Pazar

Park modelleri

Park modelleri
Peyzaj Mimarlığı tarihi süreci

Park modellerini incelemeden önce söylenmesi gereken en önemli şey aşağıda anlatmaya çalışacağımız modellerin ihtiyaçlardan dolayı ortaya çıktıkları ve genelde bu ihtiyaçların da sosyal bir boyutu olduğudur. 19. yüzyılın ortalarına kadar kentlerin doğa ile olan olumlu ilişkileri sanayileşme ile birlikte yerini materyalizmin ön plana çıktığı bir rant modeline bırakmıştır. George Orwell� ın Yeni Dünya isimli ütopik kitabında tanrılaştırılan Ford seri üretimi bir milat olarak kabul edildiğinde bugünden sonraki kent planlaması ve bu planlama içinde insanların manevi yeri çok köklü bir değişime uğramıştır.

Büyük üretimler yapan büyük fabrikalar ve bu fabrikalarda çalışan insanların bir arada yaşamasını gerektiren sıkışık kentler artık kaçınılmazdır. Nitekim 19. yüzyılın başında nüfusu 60.000 olan New York kenti 19. yüzyıl ortalarında 300.000 kişiye ev sahipliği yapmak zorundadır. Bu döneme kadar insanların her türlü rekreasyonel ihtiyaçlarını karşılamaları için yaşadıkları yerleşimler yeterli imkanları sunabilmekteyken, yeni sıkışık kent modelinin ızgarasal düzeni içinde bir yerden bir yere gitmek zaman alıcı ve pahalı bir hale geldiğinden ya yeni rekreasyonel aktivitelere ya da yeni rekreasyon alanlarına ihtiyaç duyulmuştur.

Bu geçiş dönemine kadar rekreasyonel ihtiyaçlarını karşılamanın ve ruhlarını dinlendirmenin en iyi yöntemi olarak doğayla kucaklaşan insanların ellerinden bu imkan alınmış ve kent içinin sıkışık, steril olmayan, pis ve sıcak sokaklarında insanların mutlu olmaları öngörülmeye başlanmıştır. İnsanoğlunun karakterindeki işgalci ruh her ne kadar doğayı işgal edermiş gibi gözükse de aslında bir anlamda doğa kendisine yapılanlara karşılık olarak insanları yıllarca sürecek olan bir ruhani buhranın içine atıvermiştir. Bu kuyuya her ne kadar teknoloji ve sanayileşme nedeni ile düşmüş olsak da Yaşar Kemal� in önerdiği gibi buradan çıkmamızın tek yolu da teknoloji ve sanayi gibi gözükmektedir. İşte insanların el yapımı cehennemler üretmeye başladığı böyle bir geçiş döneminde karşı hareket kaçınılmazdır. El yapımı cennetler üretmek gerekmektedir. Bunu başarmak için de yepyeni bir meslek ortaya çıkmak zorundadır ve bu meslek de Peyzaj Mimarlığı olacaktır. Park modellerini incelerken mesleğin doğduğu ve en büyük ivmeyle geliştiği yer olan A.B.D.� nin örneklerini incelemekte fayda olduğunu düşünüyorum.

Yukarıda bahsettiğim yeni rekreasyonel aktivitelerin ya da yeni rekreasyon alanlarının ortaya çıkması gerekliliğinin sonucu genelde Ikinci şık doğrultusunda gerçekleşmiş, insanlar alışageldikleri rekreasyon biçimlerini terk etmek yerine alıştıkları doğa içi rekreasyonel aktiviteleri kentlerine getirmeye karar vermişlerdir. Bu noktada kentlerin hızla artan nüfusları da göz önüne alınarak dev parklar yapmak kaçınılmaz gözükmektedir. İşte bu dönemin (1850-1900) parkları da bu nedenle Keyif Bahçeleri (Pleasure Ground) olarak adlandırılmışlardır. Bu yazı içinde ele alınacak ilk park modelimiz budur.

KEYİF BAHÇELERİ

1840� lardan itibaren şiddetini arttırarak yaygınlaşan sanayileşme ve kentleşme hareketi Amerikan yaşam biçimini değiştirmeye başlamıştır. Kent dışına kaçışların zorlaştığı, kırsal alanların gittikçe insanların yaşam alanlarından uzaklaştıkları bu dönemde insanlar işyerlerinden (çoğunlukla fabrikalar) uzaklaşamamaya başlamışlardır. Tüm bunların yanısıra birbirine tahammülü gerektiren kentsel yaşantı deneyimi daha henüz çok taze olduğundan insanlar ciddi anlamda stres ile boğuşmak durumundadır. Kaçacak ruhani limanlar aranmaya başlanmıştır. Basit bir mantıkla (insanlar kent dışına çıkamıyorlarsa kent dışını kentin içine getiririz) Keyif Bahçeleri birer birer ortaya çıkmaya başlamıştır. Keyif Bahçeleri genel olarak geniş parklardır, binaların Ikincil planda tutulduğu pastoral Peyzaj idealindeki rüya bahçeleridir bir anlamda. İşlevleri doğayı simüle etmektir.

Bu dönemin en önemli ismi şüphesiz Peyzaj mimarlığının da babası kabul edilen Frederick Law Olmsted� dir. Olmsted bu park modelinin insanları sadece mutlu etmesini ummuş ve gençliğinde bolca yaşadığı pastoral Peyzaj deneyimlerini bu alanlara en iyi şekilde yansıtmaya çalışmıştır. Bu alanlar elbette doğa kadar kışkırtıcı ve düşündürücü değildir ancak bahsi geçen pastoral Peyzaj konsept olarak vahşi-saf doğa ile kentin sınırlı-uygar doğası arasında bir orta noktadır. Bu parklar çok aktif mekanlardır, bu dönemde çeşitli programlar, spor müsabakaları çok popülerdir. Ancak bu parkların tasarımı Peyzaja kesin bir minnettarlık, takdir duygusunu da barındırır ki bu özellikleri bu parkların �pasif� öğeleri olarak yanlış değerlendirmelere de yol açmıştır. Bence daha doğru ifade �düşünmeye sevk edici� dir.

Bu model çok zengin bir modeldir çünkü hem aktif rekreasyona hem de pasif (veya düşünmeye sevk edici) rekreasyona olanak sağlamaktadır. Bu parkların en büyük dezavantajları kent merkezlerinde bu parklar için yeterli alanların bulunamaması ve parkların amaçlarının aksine kentin uç noktalarına doğru kaymalarıdır. Ulaşımın pahalı olduğu dönemde bu parklar maalesef gene zengin sınıfın süslü arabaları ile kendilerini teşhir ettikleri birer vitrin olma yoluna girmişlerdir. Pek çok yerden büyük miktarlarda göç alan dönemin A.B.D.� sinde ciddi anlamda bir ötekileşme kendini göstermeye başlamış ve bu parklar bu insanların biraraya gelip önyargılarını yıkacakları bir mekana olan ihtiyaca cevap vermeyi amaçlamıştır. Kamusal açık alanların tümünün tarih boyunca altında yatan demokrasi kavramı köleliği yeni terk etmiş, aradan 150 yıl geçtikten sonra bile ırklar arası ilişkilerinde sakatlıklar bulunan bir toplumun emekleme döneminde kendini ortaya koymaya çalışmıştır. Yaşam alanları için kızılderilileri ortadan kaldıran bir toplum rekreasyon alanları için de benzer davranışlar içine girmekten elbette çekinmemiştir. (Bkz. Central Park arazisi içinde kalan Seneca Yerleşimi� nin başına gelenler)

Bu park modelinin tasarımsal özellikleri ise oldukça zengindir. Pek çok değişik türde ağacın genellikle geniş bir çim yüzeyi çevrelediği, tepelerin arazi plastiğini hareketlendirdiği, yavaş akımlı bir suyun genelde araziyi boylu boyunca katettiği, geniş yansıma havuzlarının Peyzaja zenginlik kattığı tasarımlardır. Düzenli ve mızmızlık yapmadan kullanılan mimari öğeler, heykeller, çiçek tarhları görsel zenginliği pekiştirerek insanları biraz olsun kentin gürültülü, pis, stresli ortamından uzaklaştırmayı amaçlamıştır. Olmsted, bu parklarda mevsimlik çiçekleri ya da çiçekli süs Bitkilerini tercih etmektense daha doğal daha vahşi çalıları ve ağaçları kullanmayı yeğlemiştir. Bunun nedeni bu tür Bitkilerin çok fazlaca yapay olmaları ve zaten kent içinde pek çok yerde bulunmalarıdır. Olmsted insanların bu parklarda kendilerini vahşi doğanın bir parçası olarak hissetmelerini istemiştir. Keyif Bahçeleri� ndeki yapısal elemanların yapımında hafif malzemeler tercih edilmiş, duvarlardan mümkün olduğunca kaçınılmıştır. Hakim tarz genelde rustiktir. Heykellerin kullanımından mümkün olduğunca kaçınılmıştır. Bunun nedeni heykellerin bir yandan uygarlığı ve medeniyeti temsil etmesi, bir yandan da aşırı derecede aristokratik Avrupa formal bahçelerini hatırlatmasıdır.

Park içindeki yürüyüş yolları ve diğer yollar kent yollarından farklı olarak eğriler şeklinde dizayn edilmiş ve araç trafiğinden ayrılması öngörülmüştür. Olmsted Central Park� ta bu amaca yönelik olarak birbirleri ile kesişmeyen araç ve yaya yolları sistemini geliştirmiş ve bu model geleceğin şehir plancılığında sıkça uygulanmıştır. Eğer araç ve yaya yolları kesişirse; araç yolu park seviyesinde ise yaya yolu alt geçit şeklinde, yaya yolu park seviyesinde ise araç yolu üst geçit şeklinde dizayn edilmiş ve asla bir yayanın karşıdan karşıya geçmesine gerek bırakılmamıştır. (1950� lerin araç trafiği düşünüldüğünde kolay gibi gözüken bu sistem bugünün Manhattan� ında bile hala işe yaramaktadır. Manhattan� ın en işlek yolları Central Park içinden geçmektedir ve bu durum yayaları rahatsız etmemektedir.) Bu dönemin aile yapısı kentleşme ile yavaş yavaş dejenere olmaya başlamış ve bunu gören tasarımcılar parklarında ailelerin bir arada rekreasyon yapabilmesini amaçlamıştır. Geniş çim yüzeyler piknik ve oyun aktivitelerine olanak tanır.

Sanayileşme ve kentleşmenin ilk adımlarının atıldığı ve bugün çok derinden hissettiğimiz yan etkilerinin ilk defa görülmeye başlandığı bu dönemin karşı hareketi niteliğindeki bu kamusal açık alanlar bir anlamda Peyzaj mimarlığının emekleme dönemini de yansıtmaktadır. Her yeni doğan canlı gibi bu dönemin rekreasyon alanları da saf bir duyguyu temsil etmekte ve önüne ciddi hedefler koymaktadır: İnsanlar kentleşme, sanayileşme ve sosyal sınıflar arasındaki çatışmaların kötü etkilerinden korunacaktır. Sanayileşmenin çevre üzerinde yarattığı tahribat bu dönemde daha hissedilmeye başlanmamıştır ve bahsi geçen açık alanların ekolojik işlevleri çok da önemli değildir. Daha önce de bahsettiğim gibi bir anlamda toplumsal ve yaşamsal dönüşümün yaşandığı bu dönemde rekreasyonel aktiviteler değişme eğilimi göstermiş ancak rekreasyon alanlarının eski rekreasyonel aktiviteleri insanların yakınına getirmesi çabası ile biraz olsun geciktirilmiştir. Bu dönemin bitişine işaret eden 20. yüzyılın başlangıcı ile rekreasyon alanları ve kent içindeki konumlarından çok rekreasyonel aktiviteler değişmeye başlamıştır.

Kaynak:
Changing Roles Of Urban Parks : From Pleasure Garden to Open Space , Cranz, Galen (Berkeley University)
City Parks of Past and Tomorrow, Cranz, Galen (Berkeley University)
Project for Public Spaces
Frederick Law Olmsted ve Çalışmaları, Lisans Tezi, Cüneyt ÇAKAR, Rahşan BUÇANOĞLU, Doç. Dr. Adnan KAPLAN, 2002, Izmir.

Derleme ve Çeviriler : Cüneyt Çakar / Ege .Ü - Peyzaj Mimarı

Hiç yorum yok: