19 Ocak 2008 Cumartesi

Paris' te küçük bir Çocuk Oyun Parkı

Paris' te küçük bir Çocuk Oyun Parkı
Paris 'e geleli 3 gün olmuştu. Notre Damme Kilisesi'ni gezmiştik ve onca merdivenden sonra dinlenecek ve yemek yiyecek bir yer arıyorduk; saat akşam 6: 30 sularıydı.. Paris'in bizim için en kötü yanı damak tadımıza uygun yiyecekler bulamamızdı. Belki bir Türk lokantası buluruz ümidiyle Notre Damme 'ın arka sokaklarında gezinirken harika birşey oldu! Sonunda bir market görmüştük. Harika birşeydi bu çünkü Paris'in merkezinde bakkal, market görmek mümkün değildi. Ama sonunda gizemli yollardan geçerek bulmuştuk marketimizi.

Bol kalorili bisküvileri , çikolataları, gazlı içecekleri, meyveleri çantalarımıza doldurup örümcek ağından daha da karışık metroya dalmak üzereyken birşey gözüme çarptı. Orada , ağaçların arkasında küçük bir park vardı. Eşime "hadi şu parkta dinlenelim, hem yemek yeriz hem de ben biraz fotoğraf çekerim" dedim. Bu Paris'te küçük bir parkın hikayesi; belki küçük ama şirin bir park...

Sade, yeşil bir kapıdan içeri girdik. Şöyle bir çevreye baktım , park tamamen demir parmaklıklarla çevriliydi. Nedeni: oyun alanının küçük beylere ve hanımefendilere hizmet vermesiydi ve dışarıda yoğun bir trafik vardı. Koşuyolu'nda oğlum Mert'i götürdüğümüz park da ahşap çitlerle çevriliydi ama kapıları yoktu. Ayrıca firar edecekler için birçok kaçış noktası mevcuttu. Ah bu yaramazlar....Tehlike nerde onlar orada! Kapı ve demir parmaklıklar doğru fikir Ordaki tabela neymiş bakiim? Sanırım park kuralları. Fransız' cam malesef "0". Birkaç kelime öğrendim gerçi; bonjour, bonsoir..

Fakültenin 2nci sınıfında okurken bir gece bir rüya görmüştüm. Kendi yaptığım bir parkta bir bankta oturuyorum. Ayağımın altında bir pedala basıyorum, pedal dik bir demiri çeviriyor, gözlerimle demirin üzerinde ucuna doğru yol alıyorum ve bir bakıyorum ki atlı karıncaya benzer birşey hareket ediyor.Üstünde oturan çocuk neşeyle bana bakıp gülümsüyor...Evet! Yandaki resimdeki güzel oyuncakları görünce bu rüya canlandı kafamda. Çok basit ama güzel. Bu detayların fazlasını ülkemizde görmek mümkün ama ben bu gördüğümde duyduğum samimiyeti dile getirmek isterim

Birşeye dikkatinizi çekmek istiyorum: EĞİM! Kaydırağın eğimi çok mantıklı; ucuna doğru eğim sıfıra yaklaşıyor. Bizdeki kaydıraklarda çocuk 1 metre uçup sonra yere konuyor. OĞLUM UÇUYOOOR !!! Çok ciddiyim. Bu eğime dikkat bence. Ikinci nokta merdivenler. Küçük bacaklar için uygun. Yine kıyaslayacağım malesef - bizdekilere ben tırmanamıyorum ama Mert her nasılsa çözdü olayı. bravo oğluşuma. Üçüncü dikkat çekici detay kaydırağın başlangıcındaki paravanlar. Kaymaya başlamadan önce dengeyi kaybedip düşmemek için. Güzel. Etrafında dönelim biraz..

Aynı oyun elemanına 5 adım yandan bakıyoruz. Arkadaki pano mıknatıslı bir oyun. Daha önce görmediğim için oyunun kurallarını bilmiyorum. Zemin bizdeki gibi kum değil. Kauçuk! Yürürken esniyor ve harika bir yumuşaklık hissediyorsunuz. Aklıma okulda okuduğumuz bir dersten notlar geldi.

Abraham Moscow'un ihtiyaç piramidiyle ilgiliydi dersimiz. . Hocamız şunları söyledi konuyu anlamamız için"eğer açlık çeken bir yere havuz yaparsanız ertesi gün o havuzun bütün taşlarını halk söker; eğer yüksek gelirlilerin yaşadığı yere bir park yaparsanız daha fazlasını isterler, örneğin bir anfi tiyatro". Abraham Moscow entellektüel ihtiyaçlardan önce barınma, güvenlik , meslek, sosyal statü - kendini kabul ettirmenin geldiğini savunuyordu.

Peyzaj Mimarisinin ürünleri her ne kadar toplum için elzem de olsa yaşanılan hayatların zorluğu bu ürünleri hakaret olarak görmeye kadar varabiliyor. Yani vatandaş yiyecek ekmek bulamazken evinin önüne yapılan parktaki havuzun ışıkları , tabelaları yer döşemeleri kendisini aşağılarmışcasına üzerine gidiyor...sonuç: parkta yoğun imha.

Bu benim teorim değil. Hocamızın söyledikleri ve buna katılıyorum hatta şahit oluyorum. Bu sözlerin üzerine şöyle bir soru soruldu hocamıza : " peki ne yapalım? parkı yapmayalım mı ? ya da nasıl bir park yapalım?" Cevap şöyleydi: " En iyisini yapmaya devam edeceksiniz. O kişiler bunun onlar için iyi olduğunu anlayana kadar..."

Eveet bir 4 adım daha attım ve deklanşöre bastım. Ahşap işçiliği gerçekten güzel. Meşe kullanılmış.Tırmanma ipi dağcıların kullandıklarına benzer polyester bir halat. Etrafında biraz daha dönüyorum; Tırmanma ipinin olduğu yerde tutunma barları var. Asma köprü ve tırmanma ağı güvenli görünüyor. Yükseklikler abartılmamış..

Son söz : Gitme vaktinin geldiğini farkettik. Bu park ,etrafındaki ağaçlarla , içindeki insanlarla, tüm sadeliğiyle bize huzur verdi. Kendimizi evimizde gibi hissetmemizi sağladı. Bir ressam yaptığı eserine o anlardaki duygularını görünmez bir fırçayla kazır. Bizler bakınca hissederiz o duyguları. Tarif etmek güçtür; sihirli bir şeydir bu. Bu park da onu yapan ellerin ve içinde yaşayanların duygularını bize yansıttı.
Paris'te küçük bir parkta geçen kısa zamanın notlarıydı bunlar..
30/10/2002

Yazan : Cenk Çağdaş ( İ.Ü/Peyzaj mimarı )

Hiç yorum yok: